Sigorta ve Vergi Mevzuatı

  • Yazının Tarihi: 20 Aralık 2010
  • Bu Yazıyı Sosyal Medyada Paylaş:
  • Googleda Paylaş
  • Twitterda Paylaş
  • Facebookta Paylaş

Sigorta Vergi Mevzuatı

RİSK NEDİR ?

 Zarara uğrama tehlikesidir.

Dünyada sigortacılığa benzer ilk uygulamalara günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce Babiller’ de rastlanmaktadır. Zamanın ticaret merkezi durumundaki Babil’ de, kervan tüccarlarına borç veren sermayedarlar, kervanların soyulması veya fidye ödeme durumuyla karşılaşmaları halinde tüccarların borçlarını silmekte, buna karşılık borcu tüccarlardan geri aldıkları zaman, taşıdıkları riskin karşılığı olarak ana borç miktarı üzerinden bir miktar para almaktaydılar. Bu olay daha sonra Kral Hammurabi tarafından yasallaştırıldı. Hammurabi Kanunlarının en büyük özelliği haydutların saldırısına uğrayan kervanların zararlarının bütün diğer kervanlar arasında paylaşılmasını öngörmeseydi. Bu, tehlike paylaşmasının kara taşımacılığındaki ilk örneğidir.

M.Ö. 600 yıllarında Hindu’ lar sigorta özelliği taşıyan kredi anlaşmaları yapmaya başladılar. Basit içerikli bu anlaşmalar, toplumlardaki sigorta düşüncesini geliştirerek sigortacılıkta ilk adımları ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Bu tür kredi anlaşmaları ortaçağda da gelişerek deniz ödüncü ve nakliyat sigortalarının temelini oluşturmuşlardır.

Prim esaslı sigorta yaklaşık M.S. 1250 yıllarında Venedik, Floransa ve Cenova şehirlerinde görüldü. Gene de bugünkü anlamda sigortadan söz edilebilmesi için 14. yy’ ı beklemek gerekti. Ekonomik koşulların değişmesi ile ticaret, 14. yy’ dan başlayarak çok önemli gelişmeler gösterdi. O devirde deniz ticaretinde en ileride bulunan İtalya’ da sigortaya gereksinim duyuldu ve deniz sigortası kavramı da ilk defa burada ortaya çıktı.

İlk sigorta poliçesi olarak kabul edilen mukavele 23 Ekim 1347 tarihini taşımaktaydı ve İtalya’ nın Cenova Limanı’ ndan Mayorka’ ya “Santa Clara“ adlı geminin yükünü temin etmek amacıyla düzenlendi. İlk sigorta şirketi de 1424 yılında, yine Cenova şehrinde kuruldu. Sigorta konusunda ilk kanuni mevzuat ise 1435 yılında yayınlanan Barselona Fermanı’ ydı. İtalya’ daki başlangıçtan sonra, deniz sigortalarının özellikle 18. yy’ da İngiltere’ de geliştiği görülmektedir.

İnsanların çoğu, kendilerinin başkalarından daha çok yaşayacaklarına inandıklarından epey rağbet gören bu sistemde ölenlerin maddi kayba uğradıkları düşünülerek, öngörülen süreden önce ölenler için de, ölüm rizikosu karşılığı prim ödenmesi öngörüldü. Ve hayat sigortalarına bir geçiş de bu şekilde başladı.

17.yy.’ın ikinci yarısı sigortacılığın gelişmesine yol açan iki önemli olaya sahne olmuştur. Bunlardan ilki sigortacılıkta istatistik metod ve tekniğinin uygulanmaya başlaması (İhtimal Hesapları), ikincisi ise 2 Eylül 1666 tarihinde Londra’da meydana gelen ve dört gün sürerek 13.000 evle 100 kilisenin kül olmasına yol açan büyük yangındır. Kara sigortalarının doğmasına neden olan bu olay, halk üzerinde büyük etki yaratıp böyle felaketlerin sonuçlarına karşı önlem alınması fikrini doğurdu. Gelişen bu fikirden hareketle 1667 yılında “ Fire Office “ (Yangın Bürosu) kurulmasından sonra 1684 yılında buna rakip bir ortaklık şeklinde ortaya çıkan ilk yangın sigorta şirketi “ Friendly Society “ faaliyete geçti.

Modern sigortacılığın doğuşuna deniz, kara sigortacılığına yangın, kaza sigortacılığına tren kazaları ile ilişkin bireysel kazalar öncülük ederken, sanayinin gelişmesiyle yaşanan büyük teknik hasarlar, mühendislik sigortalarının gelişimine yol açmıştır.

1688 yılında İngiltere’de Lloyd’s’ un temellerinin atılmasıyla sigortacılıkta yeni bir dönem başladı. Londra’da bulunan ve Edward Lloyd adında bir kişinin işlettiği kahvehane, gemi sahipleri, iş adamları, ve tüccarların deniz ticaretine ilişkin bilgi alışverişinde bulundukları bir mekan olmuştur. Burada sefere çıkan bir gemi veya geminin yükü üzerine teminat veren kişiler, “Underwriter” sıfatıyla belgeler düzenleyerek faaliyette bulunmaya başlamışlar ve yine bu kişiler Edward Lloyd’un ölümünden sonra, kendi aralarında Lloyd’s adında bir topluluk kurmuşlardır. Lloyd’s 1871 yılında İngiltere Parlamentosunun çıkardığı bir kanunla Birlik haline getirilmiştir.

Neden Sigortalı Olmalıyım?
            Sigortalılığın Yararları Nelerdir?

Sigortalı olduğunuz takdirde siz ve aileniz hayatın çeşitli risklerine karşı korunursunuz. Çalışma hayatı türlü risklerle doludur. Çalışırken iş kazası geçirebilirsiniz. Meslek hastalığına tutulabilirsiniz. Siz ve aileniz hastalanabilir. Kadın iseniz siz veya erkek iseniz eşinizin hamileliği de sizin giderlerinizi arttıran risklerdir. Yine işsiz kalabilirsiniz.

Yine yaşlanınca çalışamaz duruma düşebilirsiniz. Malul kalabilirsiniz. Ölümünüz halinde eşiniz ve çocuklarınız geçimlerini sağlayamayabilir. İşte sosyal sigorta sizi ve ailenizi tüm bu zor durumlara karşı koruyan ve sizi bu gibi zor durumlarda destekleyen bir sistemler bütünüdür.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa ve bu Kanunu uygulamakta olan Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi bir işte sigortalı olarak çalışmak, hayatın çeşitli risklerine maruz kalmanız durumunda size uzatılacak sıcak bir yardım elini garanti eder.

Bu risklerden birine yahut birkaçına maruz kaldığınızda çalışamadığınız geçici ya da sürekli zaman diliminde SSK size ,günlük ödenek, gelir, yahut aylık, adları altında çeşitli ödemeler yapar, çalışmanıza engel olan husus, hastalık ya da kaza ise iyileşmenize yarayacak yardımları yapar, yaşlılık ya da malullük ise ömrünüzün sonuna kadar başkasına muhtaç olmayacağınız asgari yaşam düzeyini, garanti eder.

Sigortalı olmak size ne kazandırır?

Sigortalı olarak bir işyerinde çalışmakta iken
 İş kazasına uğramanız veya meslek hastalığına yakalanmanız halinde

  1. Sağlık yardımları yapılır,
  2. Geçici iş göremezliğiniz halinde günlük ödenek verilir,
  3. Sürekli iş göremezliğiniz halinde gelir bağlanır,
  4. Gerekli görülmesi halinde tedaviniz için protez araç ve gereçleriniz sağlanır,takılır,yenilenir ve onarılır.
  5. Yurt içinde herhangi bir yerde tedaviniz yaptırılır,
  6. Yurt içinde gerekli tedaviniz sağlanamıyorsa yurt dışındaki tedavi imkanlarından yararlanırsınız,
  7. Ayrıca hak sahiplerinize;
  8. Vefat etmeniz halinde gelir bağlanır,
  9. Cenaze masrafı karşılığı verilir

 

Hastalandığınızda

  1. Sağlık yardımı yapılır,
  2. Gerekli görüldüğünde tedaviniz için protez araç ve gereçleri sağlanır,
  3.  Geçici iş göremezlik halinde günlük ödenek verilir,
  4.  Gerekli hallerde muayene ve tedavi için yurt içinde başka bir yere gönderilirsiniz,
  5. Yurt içinde tedavi sağlanamayan hallerde gerekli şartlarla yurt dışında tedavi imkanlarından yararlanırsınız.

 

Hastalıkları halinde eş ve çocuklarınıza;

1. Sağlık yardımı yapılır (ilaç ve iyileştirme araçları),

2. Protez araç ve gereçleri sağlanır

Hastalıkları Halinde Anne ve Babanıza;

Bakmakla yükümlü bulunduğunuz anne ve babanıza sağlık yardımı yapılır.

Yaşlandığınızda Sağlanan Yardımlar;

1. Yaşlılık aylığı bağlanır,

2. Toptan ödeme yapılır.

Çalışamayacak Şekilde Malul Durumuna Düşerseniz;

Malullük aylığı bağlanır.

Vefat Ettiğinizde

1. Eşinize, çocuklarınıza, bakmakla yükümlü olduğunuz anne ve babanıza aylık bağlanır.

2. Eşinize, çocuklarınıza, bakmakla yükümlü olduğunuz anne ve babanıza toptan ödeme yapılır.

3. Hak sahiplerinize cenaze masrafı karşılığı verilir.

İşsiz Kaldığınızda

1. İşsizlik Ödeneği Ödenir.

2. İşsizlerin işsiz kalınan süre içindeki tedavileri sağlanır.

3. İşsizin yeni iş bulmasına yardımcı olunur.

4. İşsize meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi verilir.

Bu Yardımları Kazanmanın Temel Şartı Nedir?

Bu yardımları kazanmanın en temel şartı sigortalı olarak çalışmaktır.

İŞ KAZASI NEDİR ?

Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,

c) Sigortalının işveren tarafından görevle başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında,

Meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaya iş kazası denilmektedir.

Olayın iş kazası sayılabilmesi için, bu beş hal ve durumdan birinde meydana gelmesi yeterlidir.

MESLEK HASTALIĞI NEDİR ?

Meslek Hastalığı;

Sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre, tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı, geçici veya sürekli hastalık, sakatlık ya da ruhi arıza halleridir.

A)    Sağlık yardımı yapılması;

Bu yardımlar sigortalının,

Hekime muayene ettirilmesi,

Teşhis için gereken klinik ve laboratuar muayenelerinin yaptırılması,

Gerekirse bir sağlık tesisine de yatırılarak, tedavisinin sağlanması,

Tedavi süresince gerekli ilaç ve her türlü iyileştirme vasıtalarının temin edilmesidir.

Sağlık yardımı, iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan sigortalının belirli bir süreye bağlı olmaksızın, sağlık durumunun gerektirdiği sürece devam eder ve iyileşen sigortalıların arıza veya hastalıklarının nüksetmesi halinde, tedavileri yeniden sağlanır.

Hastalık sigortası;

İş kazası ile meslek hastalığı sigortası dışında kalan bütün hastalık hallerinde belirli yardımların yapılmasını sağlayan bir sigorta koludur.

HASTALIK SİGORTASINDAN YARARLANAN KİMSELER

Sigortalılar ile Kurumumuzdan sürekli iş göremezlik geliri, malullük veya yaşlılık aylığı alanlarla bunların geçindirmekle yükümlü oldukları eş-çocuk, ana ve babaları ile gelir veya aylık alan eş-çocuk, ana ve babaları hastalık sigortasından sağlanan yardımlardan yararlanırlar.

SİGORTALININ GEÇİNDİRMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU KİMSELER

Eşi,

Yaşları ne olursa olsun evli bulunmayan ve Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olarak çalışmayan veya bunlardan gelir yahut aylık almayan kız çocukları,

18 yaşını, orta öğrenim yapıyorsa 20 yaşını, yüksek öğrenim yapıyorsa 25 yaşını doldurmamış erkek çocukları,

18 yaşını doldursa bile, çalışamayacak durumda malul bulunan erkek çocukları,

Geçiminin sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve babası,

Sigortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya nesebi düzeltilmiş yahut babalığı hükme bağlanmış olan çocukları,

ANALIK SİGORTASI NEDİR ?

Sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan karısının analıkları halinde belirli yardımları sağlayan bir sigorta koludur.

ANALIK SİGORTASI YARDIMLARINDAN YARARLANMA ŞARTLARI
Sigortalı kadın için, doğumdan önceki bir yıl içinde en az 90 gün Analık Sigortası primi ödenmiş olması,

Sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşinin Analık Sigortası yardımlarından yararlanması için, sigortalı erkeğin doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün Analık Sigortası primi ödemiş olması, ayrıca sigortalı erkeğin doğum yapan kadınla doğumdan önce Medeni Kanuna göre evlenmiş bulunması gerekir.

ANALIK SİGORTASI İLE SAĞLANAN YARDIMLAR

A) Gebelik muayenesi yaptırılır ve gerekli sağlık yardımları sağlanır.

B) Doğumda gerekli sağlık yardımları sağlanır.
Doğum Yardımı, sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan karısının; doğum sırasında veya doğumdan sonra gerekli sağlık yardımlarıyla, ilaçların ve sağlık malzemesinin sağlanmasıdır.

Doğum yardımının Kurumca aynen sağlanamadığı yer veya hallerde, bu yardım yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca onanacak ve önceden bildirilecek tarifeye göre Kurumca maktu para yardımı yapılır.
Birden fazla çocuk doğarsa, her çocuk için yapılacak yardım, çocuk sayısına göre bir kat daha arttırılır.
Doğum yardım parası alabilmek için; doğumun 3 ay içinde Kuruma bildirilmesi gereklidir.
Bu bildirme; hekim veya diplomalı ebeden alınacak doğum kağıdı yahut onanmış nüfus kayıt örneği ile olur.

C) Emzirme yardım parası ödenir.
Emzirme yardımı; sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan karısının doğum yapması sebebiyle, doğan çocuğun beslenmesi için, doğumdan sonra yapılan para yardımına denilmektedir. Bu yardım, çocuğun canlı doğması halinde yapılır.
Eğer, birden fazla çocuk doğmuşsa, yardım çocuk sayısına göre bir kat daha arttırılır

MALÜLLÜK AYLIĞI

Malulen emekli olabilmek için önce Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı hastanelerinin sağlık kurullarından çalışamayacak durumda olduğunu gösteren sağlık kurulu raporu alınması şarttır. Bunun dışında sigortalının en az beş yıldan beri sigortalı olması ve sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak en az 180 gün veya toplam olarak en az 1800 gün prim ödemiş olması gerekir.
Ayrıca yukarıda sayılan şartları yerine getirmek suretiyle malullük aylığı bağlanması için yeterli değildir. Aynı zamanda sigortalının çalıştığı işten ayrılması ve son çalıştığı işyerinin bağlı bulunduğu sigorta müdürlüğüne yazılı olarak malullük aylığı talebinde bulunması gerekir.

Malullük sigortasından aşağıda gösterilen kaza geçiren yada meslek hastalıklarından birine yakalananlar yaralanır.

Çalışma güçünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen

Çalışma güçünün en az üçte ikisini yitirmiş durumda sayılmayanlardan 6 ayı geçen tedavi sonunda kurum sağlık kurullarınca düzenlenecek raporda çalışabilir durumda olmadığı belirtilen

İş kazası veya meslek hastalığı sonuncu meslekte kazanma gücünün en az % 60 kaybedenler kanunen malul sayılır.

Malûllük aylığı bağlanmasın hak kazanan sigortalıya ortalama yıllık kazancının % 60’ının 1/12 si oranında aylık bağlanır.

Yaşlılık Aylığından Yararlanma Şartları

Yaşlılık aylığından yararlanma koşulları genel ve özel olmak üzere iki başlık altında toplanabilir.

a. Genel Şartlar
08/09/1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanunla değişik 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesi gereğince ilk defa bu tarihten sonra çalışmaya başlayan sigortalılar yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için, aşağıda iki grup halinde açıklanan şartları yerine getirmiş olmalıdırlar.

Buna göre, aylık bağlanması için Kuruma başvurulduğu tarihte kadın sigortalının 58 yaşını, erkek sigortalının 60 yaşını doldurması ve sigortalılıkları süresince en az 7000 gün prim ödemiş olmaları gerekmektedir.

Ancak, kadın ise 58 yaşını erkek ise 60 yaşını doldurmasına rağmen 7000 gün prim ödemeyenlerde en az 25 yıl sigortalı olmak ve 4500 günlük prim ödemek koşuluyla yaşlılık aylığından yararlanırlar.

Ölüm Aylığından Yararlanma Şartları

Malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken veya toplam 1800 gün veyahut en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak en az 180 gün prim ödemiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanır.

Hak sahipleri

Vefat eden sigortalının dul eşi hak sahibidir. Evlendiği takdirde evlendiği tarihten itibaren hak sahipliğini kaybeder ve aylığı kesilir.

Erkek çocuklar 18 yaşını dolduruncaya kadar, orta öğrenim yapıyorlarsa 20 yaşını, yüksek öğrenim yapıyorlarsa 25 yaşını dolduruncaya kadar hak sahibi sayılırlar. Çalışamayacak durumda malul olan erkek çocuklar ise, kendi çalışmalarına bağlı olarak herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık almıyor olmaları şartı ile hangi yaşta olduklarına bakılmaksızın hak sahibi sayılırlar.

Kız çocuklar ise, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmamak ve buralardan kendi çalışmalarından dolayı aylık almamak ve evli olmamak şartı ile yaşlarına bakılmaksızın hak sahibi sayılırlar. Evli olduğu için hak sahibi sayılmayan kız çocuklar dul kalırsa bu defa hak sahibi sayılırlar.

Vefat eden sigortalının ana ve babasının hak sahibi sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gereklidir. Bunlardan ilki, sigortalının ölüm tarihi itibariyle eş ve çocuklara bağlanacak aylıkların toplamının sigortalının aylığından az olması, ikincisi ise geçiminin sağlığında sigortalı tarafından sağlandığının belgelenmesidir. Sigortalının ölümü tarihinde eş ve çocuklarına bağlanacak aylıkların toplamı sigortalının aylığına eşit ise ana ve babanın aylık alma hakkı ortadan kalkmaktadır. Hak sahiplerinden birinin daha sonra aylıktan çıkması halinde dahi ana ve babaya aylık bağlanamamaktadır. Birinci koşul gerçekleşse dahi ayrıca herhangi bir geliri veya malvarlığı bulunduğu tespit edilen ana ve babalar yine hak sahibi sayılmamaktadırlar.

PRİM ORANLARI

1- İş Kazaları ile Meslek Hastalıkları Sigortası Primi
506 sayılı Kanunun 73 üncü maddesi (A) fıkrasına göre, prim nispeti, işyerinin prim tarifesine göre dahil bulunduğu tehlike sınıfına göre % 1,5den az, % 7 den fazla olamaz ve tamamı işveren tarafından ödenir.

2- Hastalık Sigortası Primi
Sigortalının kazancının % 11 idir. Bunun % 5i sigortalı hissesi, % 6sı işveren hissesidir.

3308 sayılı Kanuna göre, aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilerin hastalık sigortası primi % 4dür. Tamamı Çıraklık Eğitim Merkez Müdürlükleri ve Meslek Okulları tarafından ödenir.

Prim çeşidi İşveren Payı İşçi Payı Toplam
İş kazası ve Meslek Hastalıkları 1,5 0 1,5-7
Hastalık Sigortası 6 5 11
Analık Sigortası 1 0 1
Malûllük, yaşlılık , ölüm 11 9 20
Toplam 19,5/20 14 33,5-39

 

SİGORTA PRİMİNE ESAS ÜCRETLER

Sigortalıların O Ay İçin Hak ettikleri Ücretler

Prim, İkramiye Ve Bu Nitelikteki Her Çeşit İstihkaktan Sigortalılara O Ay İçinde Ödenenler

İdare Veya Kaza Mercilerince Verilen Karar Gereğince (A) Ve (B) Fıkralarında YazılıKazançlar Niteliğinde Olmak Üzere Sigortalılara O

Ay İçinde Yapılan Ödemeler

Yıllık İzin Ücretleri

Sigortalılara İstirahatlı İken Ödenen Ücretler

  16 Yaşından Büyükler 16 Yaşından Küçükler
Asgari Ücret 562,50 476,70
SSK Primi İşçi Hissesi 78,75 66,74
İşsizlik Sigortası İşçi Hissesi 5,63 4,77
Gelir Vergisi Matrahı    
Gelir Vergisi %15 71,15 60,78
Damga Vergisi %0,6 3,38 2,86
Kesintiler Toplamı 159,48 135,15
Net Asgari Ücret 403,02 341,55
SSK Primi İşveren Hissesi %19,5 109,69 92,96
İşsizlik Sig. Primi İşv. Hissesi  %2 11,25 9,53
İşverenin Toplam Prim Yükü 120,94 71,51
Asgari Ücretin İşverene Maliyeti 683,44 576,32

 

Günlük Kazanç Sınırları

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 78’inci maddesinde

“bu Kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan  günlük  kazancın  alt  sınırı,  4857  sayılı  İş Kanununun  39 uncu  maddesine  göre  16  yaşından  büyükler  için  belirlenen  günlük asgarî  ücret;  üst  sınırı  ise  günlük  asgarî  ücretin  6,5  katı”  olarak

BAĞ-KUR

Kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu Sosyal Güvenlik Kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar Bağ-Kur sigortalısı sayılmışlardır.

Kimler Bağ-Kur lu Sayılır.

  1. Kanunla ve Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
  2. Esnaf ve sanatkarlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan esnaf ve sanatkar sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar
  3. Kollektif şirketlerin ortakları
  4. Adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları
  5. Limitet  şirket ortakları
  6. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları
  7. Donatma iştirakleri ortakları,
  8. Anonim şirketlerin kurucu ortakları ve yönetim kurulu üyesi olan ortakları
  9. TC vatandaşı olmayan yabancı uyruklular da ülkemizdeki ticari faaliyetleri nedeniyle 04.10.2000 tarihinden itibaren, 

10.  Kanunun 24. maddesinin “Sigortalı Sayılanlar” başlıklı bölümünde belirtilen çalışmaları devam ederken belediye başkanlığına seçilenlerin, bu faaliyetlerini belediye başkanlığına seçildiği tarihten sonra da sürdürmeleri halinde, bu çalışmalarını sona erdirmedikleri müddetçe T.C. Emekli Sandığınca irtibatlandırılmadıklarından,

11.  Bağ-Kur sigortalısı sayılırlar.

Muhtarlar

T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Kanunla kurulu diğer emekli sandıklarından yaşlılık ve malullük aylığı almayan veya muhtar seçildiği tarihte Sosyal Sigortalar Kurumu ve Kanunla kurulu diğer sandıklara prim ve kesenek ödemeyen muhtarlar,

Bağ-Kur’a mecburi sigortalı sayılırlar.

Tarım Sigortası

Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Sosyal Güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın,tarımsal faaliyette bulunan kimselerden;

18 yaşını doldurmuş erkekler,

18 yaşını doldurmuş kadınlar, sigortalı olmak zorundadırlar.

Ev kadınları,

Herhangi bir Sosyal Güvenlik Kanunu kapsamında çalışmayanlar,

1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre zorunlu sigortalılıkları sona erenler,

Türkiye’de ikamet eden ve herhangi bir işte çalışmayan yabancı uyruklular,

Yurtdışındaki vatandaşların yanlarında bulunan ve herhangi bir işte çalışmayan eşleri,

İsteğe bağlı sigortalı olmak hakkından yararlanabilirler

,Basamak Seçimi ve Yükseltme İşlemleri

Bağ-Kur’da24 basamaklı gelir tablosu bulunmaktadır. En düşük basamak 1, en yüksek basamak ise24 dür. Bağ-Kur sigortalısı olacaklar ilk girişte 1 ile 12 nci basamaktan birini, sigortalılığın başladığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde seçebilirler. 3 ay içerisinde basamak seçimi yapılmazsa 1 inci basamak seçilmiş sayılır.

İlk 12 basamakta her bir basamak için bekleme süresi 1 yıl olup, basamak yükseltilmesi isteğe bakılmaksızın Kurum tarafından yapılır. 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara tabi sigortalılar bulunduğu 1-12 basamaklar arasında bir yılını doldurunca bir üst basamağın primini ve basamak yükseltme farkını yatırmalıdır.

Bağ-Kur dan Çıkış

Bu Kanuna tâbi sigortalılık;     

a) Gelir vergisi mükellefi olanların, mükellefiyetlerini gerektiren faaliyetlerine son verdikleri,             

   b) Gelir vergisinden muaf olanların, Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunla kurulu  meslek kuruluşlarındaki üye kayıtlarının silindiği,

     c) Şirketlerle ilgisi kalmayanların, çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin  kesildiği,

Tarihten itibaren, bir gün önce Bağ-Kur sigortalılığı sona erer.    

BAĞ-KUR SÖZLÜĞÜ

Bağ-Kur Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu

Prim Giriş Keseneği, Aylık Sigorta Primi, Sağlık Primi ve Basamak Yükseltme Farkı şeklinde sigortalılar tarafından ödenen paralardır.

Basamak Sigortalıların prim ödeyecekleri dereceleri belirleyen değerlerdir. (1’den 24’e kadardır.)

Gösterge Sigortalının prim ve aylığının hesaplanmasında kullanılan sayısal değerdir. Her basamağın bir göstergesi mevcuttur. (1479 sayılı Kanununda gelir tablosu olup, her yıl yasa hükümlerine göre artmaktadır.)

Sigortalı Kurumlara emeklilik keseneği veya yaşlılık, maluliyet ve ölüm sigortası primi ödeyenleri ifade eder.

Yaşlılık Aylığı Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını dolduran, ve 25 tam yıl hizmeti olan kişinin hak kazandığı aylıktır.

Maluliyet Aylığı En az 5 tam yıl hizmeti bulunan ve prim borcu bulunmayan, çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiğine dair raporu Sağlık Kurulunca kabul edilen kişilere bağlanan aylıktır.

Ölüm Aylığı 04.10.2000 tarihinden önce ölenler için 3 tam yıl, 04.10.2000 tarihinden sonra ölenler için 5 tam yıl hizmeti bulunanların hak sahiplerine bağlanan aylıktır.

Hak Sahibi Ölen sigortalının aylık hakkına sahip kalanlarına verilen isimdir. Sigortalıya ait aylık hak sahiplerine ödenir.

Sosyal Yardım Zammı 1479 Sayılı Kanuna göre yaşlılık, malüllük ve ölüm aylığı almakta olanlara ödenen yardımdır. 2926 Sayılı Kanuna göre aylık almakta olanlara bu yardım ödenmemektedir.

Tevkifat Tarım ürününün satılması sırasında alıcının, %1 oranında keserek Bağ-Kur’a aktardığı miktardır.

Aktif Bağ-Kur sigortalılığı devam eden kişilerdir. (Prim ödeyenleri ve ödemesi gerekenleri kapsar.)

Pasif Bağ-Kur’dan Yaşlılık, Maluliyet veya Ölüm Aylığı alan kişilerdir. (Prim ödemeyip, aylık alanları kapsar.)

Hizmet Süresi Kurumlara emeklilik keseneği veya yaşlılık, maluliyet ve ölüm sigortası primi ödenmiş süreleri ifade eder.

Yaşlılık Toptan Ödemesi

Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrılan, malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmasına (hizmeti yetmediği için) hak kazanamayan kadın ise 60, erkek ise 62 yaşını doldurmuş bulunan sigortalılara, ödedikleri primler yazılı talep etmeleri halinde toptan ödeme şeklinde geri verilir. Ayrıca, ölüm tarihinde 5 tam yıldan az hizmeti bulunan sigortalının hak sahiplerine, talepleri halinde, sigortalının ödediği primler toptan ödeme şeklinde iade edilir.  

VERGİ

Kamu giderlerini karşılamak üzere devletin tek taraflı olarak vergilendirme yetkisine dayanarak kişilerin gelir ve mallarından aldığı ekonomik değerlerdir

Devlet Para Kazanmaz

Devlet Halkından Kanun Gücüyle Aldığı Parayı ( Vergiyi ) Kendi ve Halkının ihtiyaçları doğrultusunda Harcar.

Vergi Adaleti

Çok kazananın çok vergi, az kazanın az vergi vermesine Vergi Adaleti denir.

VERGİ ÇEŞİTLERİ

Gelir üzerinden alınan vergiler

Servet üzerinden alınan vergiler

Gider (Harcamalar) üzerinden alınan vergiler

Vergi Mükellefiyeti Ne Zaman Başlar?

Vergiyi doğuran faaliyetin icrasıyla vergi mükellefiyeti başlar.   Ticari, mesleki, zirai gibi iktisadi bir faaliyete başlamadan önce, her mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine  mükellefiyetini kaydettirmesi, ticari defterlerini tasdik ettirmesi ve belgelerini temin etmesi zorunludur.

GELİR VERGİSİNİN KONUSU

Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra gelirin, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu açıklanmıştır. Kanunun 2 nci maddesinde ise “gelire giren” kazanç ve iratlar aşağıdaki şekilde sıralanmıştır.

Geniş Anlamda Gelir: bir kimsenin belli bir dönemde yaptığı tüketim toplamına o dönem içinde varlığında meydana gelen artışın eklenmesi suretiyle bulunan meblağdır.

Kazanç: Yalnız emekten veya emek ile sermayenin birleşmesinden elde edilen hasılattır. Bunlar; ücretler, ticari ve zirai kazanç, serbest meslek kazancı, sair kazanç ve iratlardır.

İrad: Nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerler ile mal ve hakların karşılığında elde edilen gelirlerdir. Bunlar; menkul ve gayrimenkul sermayeden elde edilen hasılatlardır.

Kanunun 2 nci maddesinde ise “gelire giren” kazanç ve iratlar aşağıdaki şekilde sıralanmıştır.

1.Ticari kazançlar, (GVK. Md.37)

2.Zirai kazançlar, (GVK. Md.52)

3.Ücretler, (GVK. Md.61)

4.Serbest meslek kazançları, (GVK. Md.65)

5.Gayrimenkul sermaye iratları, (GVK. Md.70)

6.Menkul sermaye iratları, (GVK. Md.75)

7.Diğer kazanç ve iratlar. (GVK. Md.80)

GELİR VERGİSİNİN ESASLARI

1. Şahsi Olması

2. Yıllık Olması

3. Safi Olması

4. Gerçek Olması

5. Genel Olması

6. Elde Edilmiş Olması

Şahsi  Olması:

Gelir  vergisi  bakımından  gerçek  kişi,  Medeni  Kanun hükümleri (Md.28) çerçevesinde şahsiyet sahibi yani hak ve borçlara ehil olan insandır.  Gerçek  kişi  bakımından  medeni  ehliyet  veya  yaşın  gelir  vergisine etkisi yoktur.

Yıllık Olması

Vergilemede gerçek kişiye ait olan gelirin bir yıllık tutarı göz önüne alınır. Bir yıllık dönemden takvim yılının anlaşılması gerekir. Takvim yılı, 1 Ocak’ta başlayıp 31 Aralık’ta sona eren 12 aylık dönemdir. Faaliyetin kıst dönem olması bu durumu değiştirmez.

Bir  yıla  ilişkin  beyanname  ertesi  yılın  Mart  ayının  onbeşinci  günü  akşamına kadar (geliri sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan ibaret olanlar için Şubat ayının onbeşinci günü akşamına kadar) verilmektedir.

Safi Olması

Bir gelirin elde edilmesi ve kaynağının idamesi için yapılan giderlerin  indirilmesinden  sonra  kalan  tutardır.  Her  gelir  unsuru  itibarıyla indirilecek giderler Gelir Vergisi Kanununda ayrı ayrı belirtilmiştir.

Gerçek Olması

Gerçek gelirden kasıt, vergilemenin bazı belirtilere göre değil mükelleflerin gerçekten elde etmiş olduğu gelir üzerinden yapılmasıdır.

Genel Olması

Bir takvim yılı içinde gerçek kişiler tarafından elde edilen kazanç ve iratların tamamının toplanarak vergilendirilmesidir.

Elde Edilmiş Olması

Elde etme vergiyi doğuran olaydır. Gelir fiilen veya hukuken bir kişinin tasarruf edebildiği zaman elde edilmiş sayılır. Gelirin elde edilmesiyle vergiyi doğuran olay ortaya çıkar.

Mükellef :

Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişiye Mükellef denir.

Tam Mükellefiyet;

Tam mükellef sayılan gerçek kişiler, Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler.

Dar  Mükellefiyet;

Türkiye’de  yerleşmiş  olmayan  gerçek  kişiler  sadece

Türkiye’de   elde   ettikleri   kazanç   ve   iratlar   üzerinden   vergilendirilirler.

Vergi İle İlgili Kavramlar

Mükellef : Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veye tüzel kişiye Mükellef denir.

Vergi Sorumlusu:Verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesinine karşı muhatap olan kişiye denir.

Verginin Tarhı: Vergi dairesi tarafından yapılan idari işlemlere denir

Vergi Matrahı: Verginin kanunlarda gösterilen konuları üzerinden hesaplanan değer veya miktarlara Matrah denir. Her verginin bir matrahı vardır.

Verginin Tebliği :Vergilendirmeyi ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe yazı ile bildirilmesidir.

Vergini Tahakkuku:Tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi için gereken aşamaya gelmesi işlemine  denir.

Verginin Tahsili: Vergi alacağının kanuna uygun şekilde ödenmesine denir.

TİCARİ FAALİYET ve TİCARİ KAZANCIN TANIMI

Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır. Türk Ticaret Kanunu` nun (TTK) 3 üncü maddesinde “ticari işler” başlığı altında;

“ticarethane  veya  fabrika  yahut  ticari  şekilde  işletilen  diğer  bir  müesseseyi ilgilendiren muamele, fiil ve işlerin ticari işler” olduğu belirtilmekte, ayrıca aynı Kanunun 11  inci maddesinde; “ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler ticari işletme sayılır” denilmektedir.

Ticari Faaliyetin Kapsamı

Aşağıda sayılan faaliyetlerden elde edilen kazançlar ticari kazançtır.

1.  Maden, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri ile tuğla ve kiremit harmanlarının işletilmesinden,

2.  Coberlik  işlerinden  (Coberlik;  borsaya  kayıtlı  olarak  ve  kendi  nam  ve hesabına hisse senedi ve tahvil alım satımı yapılmasıdır),

3.  Özel okul ve hastanelerle benzeri yerlerin işletilmesinden,

4.  Gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden;

5.  Kendi nam ve hesaplarına menkul kıymet alım-satımı ile devamlı olarak uğraşanların bu faaliyetlerinden,

6.  Satın alınan veya trampa suretiyle iktisap olunan arazinin iktisap tarihinden itibaren  5  yıl  içinde  parsellenerek  bu  müddet  içinde  veya  daha  sonraki yıllarda kısmen veya tamamen satılmasından elde edilen kazançlar,

7.  Diş protezciliğinden elde edilen kazançlar.

TİCARİ KAZANCIN TESPİT ŞEKİLLERİ

Ticari kazanç elde eden mükellefler Gelir Vergisi Kanununa göre iki gruba ayrılırlar,

•          Esnaf muaflığından yararlanan ve gelir vergisine tabi olmayanlar.

•          Esnaf muaflığından yararlanmayan ve gelir vergisine tabi olanlar.

Gelir  vergisine  tabi  olan  ticaret  ve  sanat  erbabı  ise  kazancın  tespit  usulü bakımından ikiye ayrılmaktadır.

•          Basit usulde gelir vergisine tabi olanlar,

•          Gerçek usulde gelir vergisine tabi olanlar.

GERÇEK USULDE VERGİLENDİRME

Basit usul koşullarını taşımayan gelir vergisi mükelleflerinin ticari kazançları gerçek  usule  göre  tespit  edilir.  Gerçek  usule  tabi  mükellefler  tutacakları defterler yönünden iki sınıfa ayrılırlar:

•          Birinci sınıf tacirler

•          İkinci sınıf tacirler

Birinci Sınıf Tacirler

Bilanço Esasına Göre Defter Tutanlar

•          Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanlardan yıllık alımları veya satımları tutarları VUK`da belirtilen miktarlardan fazla olanlar

(2006 yılı için yıllık alımlarda 96.000 YTL veya yıllık satımlarda

130.000 YTL, 2007 yılı için yıllık alımlarda 100.000 YTL veya yıllık satımlarda 140.000 YTL)

•          Diğer işlerle uğraşanlardan bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı VUK`da belirtilen miktarı aşanlar (2006 yılı için 52.000 YTL, 2007 yılı için 56.000 YTL)•    

İlk  iki  bentlerde  yazılı  işleri  beraber  yapanlardan  2  nci  bentte  anılan  iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı VUK`da belirtilen miktarı aşanlar (2006 yılı için 96.000 YTL, 2007 yılı için 100.000 YTL)

•          Her çeşit ticaret şirketleri ile kooperatifler

•          Kurumlar vergisine tabi diğer tüzel kişiler

•          Kendi istekleri ile bilanço esasına göre defter tutanlar

Beyanname

Vergi kanunlarına göre, vergi mükellefinin vergiye tabii gelirlerinin ilgili vergi dairesine bildirmesi işlemine Beyanname verme denir

Vergi beyanlarında 3 çeşit beyanname vardır.

Yıllık beyanname

Muhtasar beyanname

Münferit beyanname

Yıllık Beyanname

Bir takvim yılına ait beyanname;

1-     Gelirin sadece gayrimenkul sermaye iradından ibaret olması halinde izleyen yılın Ocak ayı içinde,

2-     Gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan ibaret olması halinde izleyen yılın Şubat ayı içinde,

3-     Diğer hallerde izleyen yılın Mart ayı içinde ilgili vergi dairesine verilir veya gönderilir. 

Ticari Kazançlarda Beyannamenin Verileceği Süre

Bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratlarını beyan etmesi gereken mükelleflerin,  izleyen  yılın  Mart  ayının  on  beşinci  günü  akşamına kadar  vergiyi  tarha  yetkili  vergi  dairesine  yıllık  beyannamelerini  vermeleri gerekmektedir.

YILLIK BEYAN ESASINDA VERGİNİN ÖDENMESİ

Gelir unsurlarından birinden veya bir kaçından veya tamamından bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratlardan beyan edilmesi gerekenlerin, izleyen yılın Mart ayının 15 nci günü akşamına kadar yıllık beyannamede toplanarak beyan  edilmesi  gerekmektedir.  Mart  ayında  beyan  edilen  gelir  üzerinden tahakkuk ettirilen vergi Mart ve Temmuz aylarında olmak üzere iki eşit taksit ödenecektir.

Muhtasar Beyanname

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde sayılanlar yaptıkları ödemelerden vergi tevkifatı yapmaya mecburdurlar.

İşverenler, hizmet erbabına ödedikleri ücretlerden yaptıkları vergi tevkifatını ücret bordrosunda göstermeye mecburdur.

94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay içinde yaptıkları ödemeler üzerinden tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirmeye ve bu süre içinde ödemeye mecburdurlar.  Ancak,  basit usule tabi mükellefler, vergi tevkifatından ve muhtasar beyanname vermekten muaf tutulmuşlardır

VERGİNİN HESAPLANMASI

            Verginin hesaplanması için vergiye konu olan gelirlerin vergilendirilmesinde çeşitli usullerden yararlanılır.Bunlar ;

1 – Takdir usulü ; Oluşturulan bir komisyonun vergiye konu olan arsa, arazi, gibi değerlerin takdir komisyonunca belirlenmesidir,  Bu usulde matrah idarece tek taraflı olarak takdir edilir.

2 – Dış görüntüler usulü ; Bu usulde mükelleflerin vergiye tabi gelirleri ve servetlerinin ölçüsü kabul edilen bazı dış göstergelerden yararlanılarak vergi hesaplanır.

3 – Götürü usul ; Bu usulde vergilendirmeye konu olan   eğer veya miktarların tek tek belirlenmesi yerine aynı durumdaki mükellefler için vergi miktarının genel olarak hesaplanmasını ifade eder.

4 – Beyan usulü ; Bu usulde vergi mükellefi veya vergi sorumlusu tarafından beyan edilen vergiye tabi gelirlerinin vergi dairelerine bildirilmesi sonucu hesaplanan vergileri ifade eder

GELİR VERGİSİ ORANI 2007

7.000 YTL’ye kadar 15
7.001-18.000 YTL arası 20
18.001-40.000 YTL arası 27
40.000 YTL’nin üzeri 35

Ticari Kazanç Nasıl Tespit Edilir?  

Ticari kazanç, gerçek ve basit usulde olmak üzere iki şekilde tespit edilmektedir. 

Gerçek usulde, defterler tutulmakta, vergiye tabi kazanç bu defter kayıtlarına göre tespit edilmektedir. 

Basit usulde ise, defter tutulmamakta, vergiye tabi ticari kazanç, gelir-gider belgelerine göre tespit edilmektedir.

Mükellefler Nasıl Sınıflandırılır? 

Defter tutma bakımından mükellefler  iki sınıfa ayrılırlar.

 1 inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına,

 2 inci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre defter tutar. 

Vergilendirmede Belgeler Nereden ve Nasıl Temin Edilir?  

Gerçek usule tabi defter tutan mükellefler kullanacakları fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi belgeleri anlaşmalı matbaalara bastırarak veya notere tasdik ettirerek temin ederler.

Basit usule tabi mükellefler ise, kullanacakları belgeleri (Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonunun bastırıp dağıttığı) kayıtlı bulundukları oda veya birliklerden temin ederler.

Oda veya birliğe üye kaydı yapılmayan basit usule tabi mükellefler de, kullanacakları belgeleri, anlaşmaları matbaalara bastırarak veya noterlere tasdik ettirerek temin edebilecekleri gibi, faaliyette bulundukları yerdeki oda veya birliklerden de temin edebilirler.

Usulsüzlük Cezaları

Genel Usulsüzlük Cezası

Vergi kanunlarında yer alan, vergilendirmeyle ilgili ödevlerin yerine getirilmesi sırasında dikkate alınması gereken şekle ve usule ilişkin bir takım kurallara uyulmaması sonucunda usulsüzlük fiili işlenmiş olur. Bu durumda, söz konusu fiiller usulsüzlük cezası ile cezalandırılır. Usulsüzlük cezasını gerektiren fiiller Vergi Usul Kanununun 352. maddesinde belirtilmiştir. Usulsüzlük cezası kesilecek mükellefler 6 gruba ayrılmış ve bu sınıflandırma “Kanuna Bağlı Cetvel” adıyla kanuna eklenmiştir.

Özel Usulsüzlük Cezası

Vergi Usul Kanununun 353. maddesinde belirtilen bazı hallerde özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu hallerden bazıları şöyledir:

a)      Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekli ve usul hükümlerine uyulmaması

b)      Üzerindeki eksiklikler dolayısıyla hiç düzenlenmemiş sayılan belgeler,

c)      10 günlük fatura düzenleme süresi içinde düzenlenmemiş faturalar,

d)     Serbest meslek makbuzu yerine fatura düzenlenmesi,

e)      Perakende satış fişi, sevk irsaliyesi, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi gibi düzenleme zorunluluğu getirilmiş olan belgelerin düzenlenmemesi, bulundurulmaması, aslı ile örneğinin farklı tutarları içermesi gibi durumların tespiti

 

İşyeri Kapatma Cezası

Belge düzenine aykırı davranışlara uygulanan bir başka ceza işyeri kapatma cezasıdır. Vergi Usul Kanununun mükerrer 354. maddesinde düzenlenmiştir.

VUK’un 353. maddesinin 1 ve 2 numaralı bentlerinde yazılı belgeleri, bir takvim yılı içerisinde üç defa kullanmadığı ve bulundurmadığı tespit edilen mükelleflerin işyerleri, Maliye Bakanlığı kararı ile bir haftaya kadar kapatılabilmektedir

Verilen işyeri kapatma cezasına ilişkin kararın uygulanmasından önce, mükelleflerin yazılı olarak istemeleri halinde, kapatma cezası para cezasına çevrilecektir. Ancak, bu uygulamadan mükelleflerin bir takvim yılı içinde sadece bir defa yararlanmaları söz konusudur

 

Vergi Ziyaı Cezası

 

Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi nedeniyle, verginin zamanında tahakkuk ettirmemesi veya eksik tahakkuk ettirmesi ile oluşur.

Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile diğer şekillerde verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine neden olunması da vergi ziyaı olarak kabul edilir.

Mükellef veya sorumlunun Vergi Usul Kanununun 341. maddesinde yazılı hallerde vergi ziyaına neden olması “vergi ziyaı suçu” olarak nitelendirilir. Bu suçu işleyenlere, vergi kaybına bağlı olarak vergi ziyai kesilmesi yoluna başvurulacaktır.

Vergi ziyaı cezası basit haliyle vergi aslına, vergi aslı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur. Bununla birlikte kanunda “nitelikli” olarak değerlendirilen fiillerin işlenmesi halinde vergi kaybına neden olunması halinde, hapis cezasının yanında vergi ziyaı cezasının da üç kat olarak kesilmesi öngörülmüştür.

Vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden önce verilmek şartıyla, kanuni süresi geçtikten sonra kendiliğinden verilen vergi beyannameleri için kesilecek vergi ziyaı cezası %50 oranında uygulanacaktır.

 

Hürriyeti Bağlayıcı Cezalar

 

Vergi Usul Kanununun 359 maddesinde yer verilen hapis cezasını gerektiren nitelikli fiiller aşağıdaki gibidir:

Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen, saklanma veya ibraz zorunluluğu bulunan;

• Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapılması, sahte isimlere hesap açılması veya işlemlerin matrahı azaltacak şekilde başka kayıt ortamlarına aktarılması,
     • Defter, kayıt ve belgelerin tahrif edilmesi veya gizlenmesi, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi veya bunların kullanılması,

• Defter, kayıt ve belgelerin yok edilmesi veya değiştirilmesi, sahte belge düzenlenmesi veya bunların kullanılması,

• Maliye Bakanlığı ile anlaşma yapılmaksızın belge basılması, sahte belge basılması veya bunların kullanılması.

Yetkililerce: 1- (V.U.K.’nun 353. maddesi 1. bendi) verilmesi ve alınması icap eden fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinin bir takvim yılı içinde üç defa tespiti halinde,

2- (V.U.K.’nun 353. maddesi 2. bendi) Perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk irsaliyesi, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi ile Maliye Bakanlığınca düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin; düzenlenmediğinin, kullanılmadığının, bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile örneğinde farklı meblağlara yer verildiğinin veya gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin bir takvim yılı içinde üç defa tespiti halinde mükellefin işyerleri Maliye ve Gümrük Bakanlığının karan ile bir haftaya kadar kapatılabilir. Bakanlık bu yetkisini mahalline devredebilir. Kapatma yetkisine ve bu yetkinin mahalline devrine ilişkin usul ve esaslar aşağıda sıralanmıştır. (181 nolu V.U.K. Tebliği)

Usulsüzlükler, aşağıda yazılı derecelere ve bu kanuna bağlı cetvele göre cezalandırılır. Usulsüzlük fiili re’sen takdiri gerektirirse, bağlı cetvelde yazılı cezalar iki kat olarak kesilir.
 

   I inci derece usulsüzlükler:

  1. (Değişik bent: 04/12/1985 – 3239/25 md.) Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması;
  2.  Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması;
  3. Defter kayıtlarının ve bunlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması;
  4. Çiftçiler tarafından 245 inci Madde hükmüne göre muhtar ve ihtiyar heyetlerince yapılan davete müddetinde icabet edilmemesi;
  5. Bu Kanunun kayıt nizamına ait hükümlerine (Madde 215 – 219) uyulmamış olması (Her incelemede inceleme tarihine kadar aynı takvim yılı için tespit edilen usulsüzlükler tek fiil sayılır);
  6. İşe başlamanın zamanında bildirilmemesi;
  7.  Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin yaptırılmamış olması (Kanuni sürenin sonundan başlıyarak 1 ay geçtikten sonra tasdik ettirilenler, tasdik ettirilmemiş sayılır.);
  8. Diğer ücretler (…) üzerinden salınan Gelir Vergisinde, tarh zamanı geçtiği halde verginin tarh ettirilmemiş olması;
  9.  (Ek bent: 04/12/1985 – 3239/25 md.) Veraset ve intikal vergisi beyannamesinin 342 nci Maddenin ikinci fıkrasında belirtilen süre içerisinde verilmiş olması.

 

II nci derece usulsüzlükler

1-Veraset ve intikal Vergisi Beyannamelerinin süresinin sonundan başlayarak 342 nci Maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen süre içinde verilmiş olması; (…)

 2. Ekim ve sayım beyanlarının süresi içinde veya kanunda istenilen bilgileri ihtiva edecek doğru bir şekilde yapılmaması;

  3.  (Mülga bent: 18/04/1984 – 2995/4 md.)

 4. (Değişik bent: 03/12/1988 – 3505/4 md.) Vergi kanunlarında yazılı bildirmelerin zamanında yapılmamış olması (işe başlamayı bildirmek hariç);

5. Vergi karnesinin süresinin sonundan başlayarak 15 gün geçtiği halde alınmamış olması;

kaynak : izmem.com

Anahtar Kelime:

Bir Yorum Yazın